DEAD CELLS HİKAYE PARADOKSU



DEAD CELLS

 Bugün eleştirisini daha önceden yaptığım Dead Cells isimli oyunun hikayesini kısaca anlatacağım. Normalde oyunların hikayesini anlatmayı hiç düşünmezdim. Ama oyunun hikayesine bu şekilde bakınca daha da oynama şevkinizi arttırıyor. Biraz sonra anlatacaklarımda spoiler olacak tabii ki, yani okuyup okumamak size kalmış. Ama oyunu oynama gibi bir isteğiniz yok ise bu yazıyı okuduktan sonra olabilir.

Başsız olarak tanıdığımız karakter bir homolokus, yani mutasyona uğramış bir canavar sürekli bedeni ölüyor ve borulardan başlangıç noktasına geri dönerek yeni bir beden alıyor. Bunun sebebi maze adlı bir salgın, bu salgın etrafta gördüğümüz diğer canlıların böyle olmasının kaynağı. Salgının çıkış noktası ise bilinmiyor fakat tahmin ediliyor. Salgının çıkış yeri Uyku sığınağı denilen bir yer altı tapınağı olduğu düşünülüyor. Bu yer altı tapınağı normal dünyadan farklı bir biçime sahip, ayrıca yerin kat ve kat altında olduğu için burayı kimse kullanmıyor. Melez virüsümüz ise borular sayesinde pis canavarların olduğu çöp odası gibi kapatılmış bir yere çıkıyor ve oradaki yaratıklara bulaşıyor. Bu pis canavarlar virüsü mutasyona uğratıyor fakat ana karakter yani bizim için durum biraz farklı. Biz ölmüş vücutların içine girip onları tekrardan canlandırma potansiyeline sahibiz. Ve oyun boyunca da sürekli böyle yaparak hayatımızı devam ettiriyoruz, ve tüm oyun boyunca yolda gördüğümüz yaratıkların ölü hücrelerini alıyoruz, ve bu hücreleri isteyen koleksiyoncu adında gizemli birisine veriyoruz. Kendisi bir kişi gibi gözükse bile oyun boyunca her bölüm değiştirdiğimizde onu buluyoruz ve ona hücreleri satıp kendimize silah ve özellikler alıyoruz. Aslında bütün oyundaki bölümlerin ve lokasyonların hikayesi var fakat ana hikayeye odaklanacağım.

Oyunda 3 ana karakter var, Kral, homolokus yani biz ve zaman bekçisi,. Zaman bekçisi ile her karşılaştığımızda ve ölme raddesine getirdiğimizde zaman ve mekanı delip bir geçit oluşturuyor ve kaçıyor. Final sandığımız bölümde ise  Kral ile savaşıyor ve öldürüyoruz. Fakat Kralı öldürünce büyük bir yanlış yaptığımızı anlıyoruz ve o sırada ise arkada Kral'ın yükseldiğini görüyor ve bedenimizi  kaybediyoruz, ardından da ölüp tekrar en başa geliyoruz. Kralı her öldürdüğünüzde bir kök hücre alıyoruz, eğer 5 kere oyunu bitirirsek koleksiyoncunun kapısından geçebiliyoruz. Ayrıca bu kısımda başka bir konu açılıyor. Koleksiyoncu aslında bütün bunları aşı için istiyormuş, yani bizden topladığımız bütün ölü hücreleri istiyor ve aşı ile bizi iyileştirmek istiyor. Çünkü döngüden çıkmamız gerekiyor ama bunu yapmaya çalıştığı zaman ise onu öldürüyoruz. Öldürdüğümüz zaman havaya yayılan ilaç ise bedenimizi yok ediyor ve başa dönüyoruz. Tekrardan hiç tedavi edilmemiş bir vücut arıyoruz fakat rastgele eşyalarımızı bile alamadan zaman bekçisi bizi yanına ışınlıyor ve bizi öldürmek istiyor. Çünkü bütün olaylar onun isteği dışında oluyor. Savaşın sonunda ise zamanda bir portal açıp bizi içine tekmeliyor ve portalın içinden bizi apayrı bir yere ışınlıyor, fakat biz girdikten sonra portal kapanıyor böyle bir şekilde tekrar oyunu bitirirsek kral yükselip bizi öldürmüyor onun bedenini ele geçiriyoruz, fakat hastalığımızı bu zırha da bulaştırınca yapmamız gereken tek şey döngüyü tekrardan yapıp koleksiyoncuyu öldürmek oluyor. Koleksiyoncuyu öldürdüğümüz zaman bedenimizde iyileşiyor ve kral oluyoruz. Sonra kendimizi görüp kendimiz ile savaşıyoruz.

İlk okuyuşta olaylar biraz karmaşık gelebilir kabul ediyorum. Ama bu olayı en basit ve sade haliyle bu şekilde anlatabilirim. Birkaç okuyuştan sonra daha rahat anlayabilirsiniz. Ama yine de okumaya üşenirseniz diye (benim gibi) aşağıya video bırakıyorum. Oradan izleyebilirsiniz



Yorumlar